TÜRKÇE DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Aradığınız deyimin ilk harfini seçerek kayıtlı açıklamalara ulaşabilirsiniz.
Deyimin anlamını görmek için üzerine tıklayınız
"Eceline susamak" deyiminin anlamı :
1.Tehlikeli işlere girişmek 2. Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere girişmek."Bırak o silâhı elinden, eceline mi susadın sen?"
"Efendilik yapmak" deyiminin anlamı :
Saygılı hareket etmek
"Eğrisi doğrusuna gelmek" deyiminin anlamı :
Uygunsuz yapılan işin tesadüfen uyumlu bitmesi
"Elemtere fiş kem gözlere şiş" deyiminin anlamı :
Nazar değmesin anlamında
"Eli çabuk" deyiminin anlamı :
1.Tez iş gören 2.Eli çabuk: Süratli iş gören."Eli çabuk adamlara ihtiyacımız var."
"Emeği geçmek" deyiminin anlamı :
1.Bir işin yapılmasında yardımcı olmak 2.Bir şeyin yapılmasında kendisinin de katkısı bulunmak."Şu caminin yapımında kimlerin emeği geçmedi ki."
"Ensesinde boza pişirmek" deyiminin anlamı :
1.Çok eziyet çektirmek 2.Ensesinde boza pişirmek: Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek."İşlerin yavaş gittiğini gören patron işçilerin ensesinde boza pişirmeye başladı."
"Eski çamlar bardak oldu" deyiminin anlamı :
1.Şartlar değişti anlamında kullanılır 2.Eski çamlar bardak oldu: Devir değişti, eski durumların, tutumların bir önemi kalmadı.
"Eşek hoşaftan ne anlar" deyiminin anlamı :
Anlayışsız, zevksiz insanlar için söylenir.
"Eyere de gelir semere de" deyiminin anlamı :
1.Bütün işlere yarar anlamında 2. Her işe uyar, her işe yarar, ince işler için de kaba işler için de kullanılabilir.
"Ez ez de suyunu iç" deyiminin anlamı :
Hiç yararı olmayan bir işi tenkit etmek için kullanılır.
"Ezilip büzülmek" deyiminin anlamı :
1.Aşırı sıkılgan davranmak 2. Güç bir duruma düştüğünü, utandığını, sıkıldığını davranışlarıyla belli etmek."Hiçbir insanın karşımda ezilip büzülmesine tahammülüm yoktur."
"Ebussuut Efendi'nin gelini" deyiminin anlamı :
Eski moda giyinen kadın
"Edepsizliği gündeliğe takılmak" deyiminin anlamı :
Edepsizliği alışkanlık haline getirmek
"Efendizadem" deyiminin anlamı :
Beyim anlamında bir hitap
"Ekmeği dizinde" deyiminin anlamı :
Nankör
"Ermeni gelini gibi" deyiminin anlamı :
Daima kırıtan,süzülen kadınlar için yapılan benzetme
"Ervahlarına yuf olsun" deyiminin anlamı :
Sövgü
"Etek belde" deyiminin anlamı :
Kıvrak ve becerikli
"Ev açmak" deyiminin anlamı :
1.Ayrı ev tutmak 2.Ayrı bir eve çıkmak, yerleşmek."Evlendikleri günün ertesinde ev açmaya karar verdiler."
"Ecel aman verirse" deyiminin anlamı :
Ölmezsem, ömür yeterse."Ecel aman verirse torunumu da görürüm."
"Ecel teri dökmek" deyiminin anlamı :
Çok korkmak, heyecan içinde bulunup terlemek, korku ve bunalım içinde olmak."Köprüden geçerken ecel terleri döktüler."
"Eceli gelmek" deyiminin anlamı :
Ölmek, sonu gelmek, yok oluş vakti gelmek."Herkesin eceli gelecek ve bu dünyadan göçecek."
"Eciş bücüş" deyiminin anlamı :
Çarpuk çurpuk, eğri büğrü, düzgün yanı olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan."Eciş bücüş bir yazıyla karşılaşınca şaşırdı."
"Edebiyat yapmak" deyiminin anlamı :
Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek."Edebiyat yapmaya amma da meraklı bir insanmış."
"Efkâr dağıtmak" deyiminin anlamı :
Sıkıntıyı gidermek, üzüntüyü yok etmeye çalışmak."Sahile efkâr dağıtmak için inmiş olmalı."
"Eğri (gözle) bakmak" deyiminin anlamı :
Kötü düşünce besleyerek bakmak."O, hiç kimseye eğri gözle bakmazdı."
"Ekmeğinden etmek" deyiminin anlamı :
İşinden çıkarmak veya atmak."Adamı durup dururken ekmeğinden ettiler."
"Ekmeğine yağ sürmek" deyiminin anlamı :
Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek."O işi bana vermemekle yabancıların ekmeğine yağ sürdün sen."
"Ekmeğini kazanmak" deyiminin anlamı :
Geçimini temin edecek, ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak."Kaygılanma, ekmeğini kazanmasını bilir o."
"Ekmeğini taştan çıkarmak" deyiminin anlamı :
En zor işleri bile yapıp geçimini sağlayacak becerilikte olmak, her türlü işi yapmak."Ekmeğini taştan çıkaran insanların arasına katılmakta gecikmedi."
"Ekmek elden su gölden" deyiminin anlamı :
Kendisi kazanmayıp başkalarının kazancı ile geçinen kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır.
"Ekmek kapısı" deyiminin anlamı :
Çalışıp para kazanılan, geçim sağlayan iş yeri."O dükkân benim ekmek kapım, asla satmam, satamam onu!"
"Ekmek parası" deyiminin anlamı :
Kazanç, geçinmek için kazanılan para."Ekmek parası kolay kolay kazanılmıyor."
"Eksik gedik" deyiminin anlamı :
Ufak tefek ihtiyaçlar."İkramiye ile eksiği gediği kapadılar."
"Ekşi yüz" deyiminin anlamı :
Somurtkan, asık yüz."Onun ekşi yüz göstermeye hakkı yoktu."
"El açmak" deyiminin anlamı :
1. Dilenmek. 2. Başkasının yardımını almak için yalvarmak."İhtiyarlayıp da el açacağı hiç aklına gelmemişti."
"El altından" deyiminin anlamı :
Kimsenin haberi olmadan, gizlice."Parayı el altından verdi."
"El atmak" deyiminin anlamı :
1. Bir işe girişmek. 2. Birisinin işine karışmak."Üstüne vazife olmayan işe el atma sakın!.."
"El ayak çekilmek" deyiminin anlamı :
Ortalıkta kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek."Bu iş ancak el ayak çekildikten sonra yapılır."
"El basmak" deyiminin anlamı :
Yemin etmek, kutsal bir şey üzerine el koyarak ant içmek."Kur`ân`a el basarım ki bu işi ben yapmadım."
"El çabukluğu" deyiminin anlamı :
1. Bir işi çok çabuk yapabilme ustalığı. 2. Hilesini kimseye sezdirmeyecek biçimde yapabilme."Adamın cebinden el çabukluğu ile cüzdanı çekiverdi."
"Elde avuçta bir şey kalmamak" deyiminin anlamı :
Parasını, malını, tüm varlığını harcayıp bitirmiş olmak."Elde avuçta bir şey kalmayınca ne yapacağını şaşırdı."
"Elde etmek" deyiminin anlamı :
1. Bir şeye sahip olmak. 2. Bir kimseyi kendi yanına çekmek."Onun gibi dürüstleri elde edemezsin, boşuna uğraşma."
"Elde kalmak" deyiminin anlamı :
1. Bir malın satılmayıp geride kalan kısmı. 2. Harcanandan arta kalmış olmak."Şu kasadaki üzümler elde kaldı."
"Elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)" deyiminin anlamı :
Yaşlılık, hastalık sebebiyle iş yapamaz, yürüyemez, kendi işini göremez duruma gelmek."Allah kimseyi elden ayaktan düşürmesin."
"Elden çıkmak" deyiminin anlamı :
Malı olmaktan çıkmak."O arsa elden çıktığı için üzüldüm."
"Elden düşme" deyiminin anlamı :
Az kullanılmış."Elden düşme bir araba aldı."
"Elden ele dolaşmak" deyiminin anlamı :
Pek çok kişi tarafından kullanılmak, bir çok sahip eline geçmek."Elden ele dolaşan atı nihayet geri almayı başardı."
"Elden geçirmek" deyiminin anlamı :
Eksiklikleri düzeltmek, onarmak; denetlemek için pek çok şeyi ele alıp yoklamak, gözden geçirmek."Yaptığın işi bir daha elden geçir."
"Elden gitmek" deyiminin anlamı :
Bir şeyi yitirmek, ondan yoksun kalmak."Bütün mal mülk bir hiç uğruna elden gitti."
"Ele almak" deyiminin anlamı :
1. Bir şey üzerinde çalışmaya başlamış olmak. 2. İncelemek, araştırmak veya tenkit etmek."Konuyu yeni baştan bir daha ele alalım."
"Ele avuca sığmamak" deyiminin anlamı :
1. Şımarık davranmak. 2. Söz dinlememek, kural tanımamak, zapt edilememek."Sen ne ele avuca sığmaz bir çocukmuşsun meğer."
"Ele geçirmek" deyiminin anlamı :
Sahip olmak, kaçan bir kimseyi yakalamak."Şu toprak parçasını da ele geçirdik mi işimiz tamam demektir."
"El elde baş başta" deyiminin anlamı :
1. Masrafla para birbirine denk geldi. 2. Yapılan işin sonunda ne kâr ne de zarar edildi."Alışverişten el elde baş başta döndü."
"Elekten geçirmek" deyiminin anlamı :
Titizlikle seçmek; iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirinden ayırmak."Şu dosyayı bir daha elekten geçirin."
"El ele vermek" deyiminin anlamı :
Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak."Bu yolu ancak el ele verirsek yapabiliriz."
"El emeği" deyiminin anlamı :
1. Elle yapılan işe harcanan emek. 2. Elle yapılan çalışmanın karşılığı."El emeğinin karşılığı değildir bu para."
"Ele vermek" deyiminin anlamı :
Bulunduğu yeri haber vererek suçluyu yakalatmak."Katili ele vermeyi kafasına koyarak sokağa çıktı."
"Eli açık" deyiminin anlamı :
Cömert, çok para harcayan, sakınmadan para verebilen."Eli açık olan insanları severim."
"Eli ağır" deyiminin anlamı :
1. Oldukça yavaş iş yapan. 2. Vurunca çok acıtan."Eli o kadar ağırmış ki enseme gülle düştü sandım."
"Eli altında olmak" deyiminin anlamı :
1. İstediği anda ele alıp kullanabileceği bir yerde bulunmak. 2. Buyruğunda olmak."İyi bir usta, araç ve gereçlerinin elinin altında olmasını ister."
"Eli ayağı buz kesilmek" deyiminin anlamı :
1. Korku, heyecan ve üzüntüden ne yapacağını bilemez duruma gelmek, donup kalmak. 2. Çok üşümek."Haydi elimiz ayağımız buz kesmeden girelim içeri."
"Eli ayağı tutmak" deyiminin anlamı :
İş yapabilecek güçte olmak, bedenî gücü var olmak."Çok şükür şimdilik elimiz ayağımız tutuyor."
"Eli bayraklı" deyiminin anlamı :
Kavgacı, şirret, edepsiz."Onun eli bayraklı bir kadın olduğunu daha yeni anladınız."
"Eli bol" deyiminin anlamı :
Cömert, esirgemeyen, çok para ve eşyası olan."Duyduğumuza göre Hasan Çavuş eli bol bir insanmış."
"Eli boş dönmek" deyiminin anlamı :
Umduğunu alamadan geri dönmek."Eli boş döneceği hiç aklıma gelmezdi."
"Eli böğründe kalmak" deyiminin anlamı :
Çaresiz kalmak, bir şey yapamaz duruma gelmek, başarısızlığa uğramak."Tek hayvanın öldüğünü görünce eli böğründe kaldı."
"Eli cebine gitmemek (veya varmamak)" deyiminin anlamı :
Cimri olmak, para harcamaya kıyamamak."Ondan da yardım istediler, ancak eli cebine bir türlü gitmedi, arkasını dönüp uzaklaştı."
"Eli darda" deyiminin anlamı :
Geçimi için para sıkıntısı çeken."Eli darda insanlara yardım etmek insanlık borcudur."
"Eli değmemek" deyiminin anlamı :
Bir işi yapmaya zaman bulamamak."Odanı temizlemeye elim değmiyor."
"Elifi görse mertek sanır" deyiminin anlamı :
Cahil, okuması yazması yoktur."Ona mı akıl danışıyorsun, elifi görse mertek sanır o. "
"Eli hafif" deyiminin anlamı :
İncitmeden, can yakmadan iş gören."İğneyi Hatice hemşireye vurdurun eli hafiftir onun."
"Eli kalem tutmak" deyiminin anlamı :
1. Yazı yazmayı bilmek. 2. Düşüncelerini derli toplu güzel bir ifade ile yazabilmek."Elin kalem tutmaz mı senin?"
"Elinden iş çıkmamak" deyiminin anlamı :
Çabuk iş yapamamak."Bırakın onu, elinden iş çıkmaz birine ihtiyacımız yok."
"Elinden tutmak" deyiminin anlamı :
1. Destek olmak, ilerlemesi için yardımda bulunmak. 2. Yürümesine, kalkmasına, inmesine, çıkmasına yardım etmek."Hayatım boyunca elimden tutan olmadı."
"Eline düşmek" deyiminin anlamı :
1. Birine muhtaç olmak. 2. Yakalanmak. 3. Düşmanın ya da kendisine hıncı bulunan birinin hâkimiyetinde kalmak."Düşmanın eline düşmemek için bir yol bulmalıyız."
"Eline su dökemez" deyiminin anlamı :
Sözü edilen kişi, değerce ondan çok geride."Sen hamur açmakta Fatma`nın eline su dökemezsin."
"Elini çabuk tutmak" deyiminin anlamı :
Hızlı davranmak, acele etmek."Elimizi çabuk tutup şu kömürü yağmura yakalanmadan taşıyalım."
"Elini kana bulamak" deyiminin anlamı :
Birini öldürmek veya yaralamak."Zavallı çocuk, boş yere elini kana buladı."
"Elini kolunu sallaya sallaya gelmek" deyiminin anlamı :
Bir işten sonuç almaksızın dönmek, gelirken hiçbir armağan getirmemek.
"Elini kolunu sallaya sallaya gezmek" deyiminin anlamı :
Pervasızca, çekinmeden, kimseden korkmadan dolaşmak."Bunca ağır suç işlemesine rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmesi şaşılacak şey doğrusu."
"Elinin hamuruyla erkek işine karışmak" deyiminin anlamı :
Anlamadığı, bilmediği, beceremediği işleri yapmaya kalkışmak (kadınlar için).
"Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak" deyiminin anlamı :
Çok nazlı olmak, evde hiçbir iş yapmamak, zor işlerden kaçınmak."Ne kadınmış o da, elini sıcak sudan soğuk suya soktuğunu görmedim daha!"
"Eli sıkı" deyiminin anlamı :
Kolay para harcamayan, cimri, çok tutumlu."Bu kadar eli sıkı bir adam olmak zorunda değilsin."
"Eli uzun" deyiminin anlamı :
Hırsız, fırsat buldukça bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan.
"Eli varmamak" deyiminin anlamı :
Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak."Bulaşıkları yıkamaya bir türlü elim varmıyor."
"Eli yatmak" deyiminin anlamı :
Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak.
"Eliyle koymuş gibi bulmak" deyiminin anlamı :
Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak."Onca şeyin arasında küçücük düğmeyi eliyle koymuş gibi buluverdi.
"El kadar" deyiminin anlamı :
Küçük, küçücük."El kadar çocuk işime karışamaz benim."
"El kaldırmak" deyiminin anlamı :
1. Kendisinden büyüğe vurmak için elini kaldırmak. 2. Bir şey söylemek istediğini, oy verdiğini elini kaldırarak belirtmek."Sen ne cüretle babana el kaldırırsın!"
"El kapısı" deyiminin anlamı :
1. Bir kızın gelin gittiği ev. 2. Yabancıların memleketi, evi, yurdu."Yıllarca el kapılarında çalıştım durdum."
"El koymak" deyiminin anlamı :
1. Bir meselenin yetkili organlarca incelenmeye başlaması. 2. Buyruğu altına almak, hükümetçe uygun görülen mal, arazi ve kuruluşa hâkim olmak."Hükümetin el koyduğu arazi burdan başlıyor."
"Elle tutulur gözle görülür" deyiminin anlamı :
Çok açık, gizli bir tarafı yok."Şu zamana kadar elle tutulur gözle görülür bir iş yaptın mı sen?"
"El oğlu" deyiminin anlamı :
1. Yabancı. 2. Damat."El oğluna güvenme sakın!"
"El sürmemek" deyiminin anlamı :
1. Dokunmamak, hiç değmemek. 2. Yapımına başlamamak."İşe el sürmeye vakit bulamadım daha."
"El uzatmak" deyiminin anlamı :
1. Birine yardım etmek. 2. Dokunmaya, almaya çalışmak."O bizim bir yakınımız, ona elimizi uzatmalıyız hemen."
"El üstünde tutulmak" deyiminin anlamı :
Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek."Dedem ailemizde el üstünde tutulurdu."
"El yordamıyla" deyiminin anlamı :
Tahminlerine, sezgilerine dayanıp elle yoklayarak."El yordamıyla kibrit kutusunu buldum."
"Emek vermek" deyiminin anlamı :
Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak."İyi bir sonuç mu almak istiyorsun? Emek ver, gayret et."
"Emir kulu" deyiminin anlamı :
Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse."Emir kulu olmak o kadar da kolay değil."
"Eninde sonunda" deyiminin anlamı :
Nihayet, en sonunda."Eninde sonunda onu bulacağım."
"Enine boyuna" deyiminin anlamı :
1. Her yönü ile, eksiksiz, bütün ihtimalleri göz önünde tutarak. 2. İri yarı, gösterişli (adam)."Şu meseleyi enine boyuna bir kez daha düşünelim."
"Ensesi kalın" deyiminin anlamı :
Parası çok, varlıklı, sözü geçer, ödeme gücü yüksek (kimse)."Neden şu ensesi kalın adamlardan yardım istemiyorsunuz."
"Ensesine yapışmak" deyiminin anlamı :
Yakalamak."Bir hamlede ensesine yapıştı çocuğun."
"Ense yapmak" deyiminin anlamı :
Yemek, içmek ve keyfine bakmak, hiç iş yapmamak."Ense yapmayı bırak da biraz işle ilgilen."
"Er geç" deyiminin anlamı :
Ne zaman olsa, mutlaka."Er geç onu bulacağım."
"Esamisi okunmamak" deyiminin anlamı :
Adı anılmamak, değer verilmemek."Onun buralarda hiç esamisi okunmaz."
"Es geçmek" deyiminin anlamı :
Dikkate almamak, sözleri arasında o konuya dokunmamak."Borç meselesini es geçmesine fırsat vermeyin."
"Esip savurmak" deyiminin anlamı :
Bağırıp çağırmak, öfke ile atıp tutmak."Davet edilmediğini öğrenince esip savurmaya başladı."
"Eski defterleri karıştırmak" deyiminin anlamı :
Eski olayları, işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak, yeniden gündeme getirmek."Eski defterleri karıştırmayı bırak artık".
"Eski hamam eski tas" deyiminin anlamı :
Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış."Köy aynı, insanlar aynı, eski hamam eski tas."
"Eski kafalı" deyiminin anlamı :
Yeniliğe açık olmayan, yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı."Eski kafalı insanlar gittikçe azalıyor mu ne?"
"Eski kurt" deyiminin anlamı :
Tecrübeli, görmüş ve geçirmiş, mesleğini iyi bilen, hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan."O da eski kurtlardandır."
"Eski toprak" deyiminin anlamı :
Yaşlılığına rağmen dinçliğini, dayanıklılığını hâlâ sürdüren, gücünü kaybetmemiş kimse."Sen eski topraksın, bizim gibi birkaç genci daha cebinden çıkartırsın."
"Eşeğini sağlam kazığa bağlamak" deyiminin anlamı :
İşini güvenli kılacak önlemler almak."Ne demişler: Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla."
"Eşek kadar" deyiminin anlamı :
Büyük, iri; aşırı derecede gelişmiş."Eşek kadar oldu ama hiç söz dinlemiyor."
"Eşek sudan gelinceye kadar dövmek" deyiminin anlamı :
Adamakıllı, çok ve iyi dövmek."Eğer aklını başına toplamazsan seni eşek sudan gelinceye kadar döveceğim, anladın mı?"
"Eşek şakası" deyiminin anlamı :
Ağır, hoşa gitmeyen, incitici, kaba şaka."Ben eşek şakasından hiç hoşlanmam."
"Eşiğine yüz sürmek" deyiminin anlamı :
Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak, önünde eğilmek."İnsanların eşiğine yüz sürülmemesi gerekir."
"Eşiğini aşındırmak" deyiminin anlamı :
Bir işi yaptırmak, gördürmek için bir yere çok gidip gelmek."Şu köy yolu için hükümet eşiğini aşındırıp durduk."
"Eşref saat" deyiminin anlamı :
1. İş görecek kimsenin uysal davranacağı, aksilik çıkarmayacağı zaman. 2. Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman."İzin alabilmek için müdür beyin eşref saatini kollamaya başladı."
"Eteği ayağına dolaşmak" deyiminin anlamı :
Telâş, korku ve heyecandan yürüyüşünü ve yapacağı işi şaşırmak.
"Eteğine yapışmak" deyiminin anlamı :
1. Bir kimsenin manevî desteğini istemek. 2. Varlıklı, sözü geçer bir kimseden yardım ve himaye istemek."Korkudan annesinin eteğine yapıştı."
"Etekleri tutuşmak" deyiminin anlamı :
Çok telâşlanmak, heyecanlanmak."Babasını parkta göremeyince etekleri tutuşmaya başladı, yoksa gelmeyecek miydi?"
"Etekleri zil çalmak" deyiminin anlamı :
Çok sevinmek, işler yolunda olmak."Yazılı sınavı umduğundan iyi geçen Halit`in etekleri zil çalıyordu."
"Etek öpmek" deyiminin anlamı :
Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek; birine yaranmak için katına çıkıp o kimsenin eteğini öpme davranışı içinde olmak."Bu makama etek öpe öpe çıktı soysuz herif."
"Eti ne butu ne?" deyiminin anlamı :
1. İmkânları, parası az. 2. Çelimsiz, zayıf, küçük."Ona baskı yapma, zavallının eti ne butu ne?"
"Eti senin kemiği benim" deyiminin anlamı :
Çocuk velilerinin öğretmene ya da ustaya çocuğun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylenir.
"Et kafalı" deyiminin anlamı :
Akılsız, anlayışı az, kavrayışı kıt olan.
"Etliye sütlüye karışmamak" deyiminin anlamı :
Kendini alâkadar etmeyen meselelerden, toplumu derinden etkileyen olaylardan uzak durmak, kaçınmak ve hiçbiriyle ilgilenmemek."Kendine sahip çık, sakın etliye sütlüye karışayım deme oğlum."
"Etrafında dört dönmek" deyiminin anlamı :
İstediğini elde etmek amacıyla bir kimsenin, bir şeyin yanından ayrılmamak, ona aşırı ilgi göstermek."Çocuklar Nasreddin Hoca`nın etrafında dört dönmeye başladılar."
"Et tırnak olmak" deyiminin anlamı :
Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmamak.
"Ettiğini bulmak" deyiminin anlamı :
Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek.
"Evde kalmak" deyiminin anlamı :
Yaşı ilerleyen kızın evlenememesi."Evde kalmak korkusu zavallı kızı yiyip bitiriyordu."
"Evdeki hesap çarşıya uymamak" deyiminin anlamı :
Önceden tasarlanan, düşünülen bir iş umulduğu gibi gitmemek, başka bir yönde gelişmek."O kadar uğraştık ama evdeki hesap çarşıya uymadı, bu paraya istediğimiz gibi bir ev bulamadık."
"Evlât acısı gibi içine çökmek" deyiminin anlamı :
Kaybettiği bir şey için çok üzülmek."Bahçeye diktiği güllerinin dipten sökülüp atılması evlât acısı gibi içine çökmüştü."
"Eyüp sabrı" deyiminin anlamı :
Peygamberlerden Hz. Eyyub` un başına gelen hastalığa sabredip, bundan dolayı şikâyet etmemesi; güçlük ve üzüntülere, hastalığa karşı sabretmesinden hareketle, en ağır ve sürekli üzüntülerden bile yakınmayanın büyük ve uzun sabrını anlatmak için kullanılır.
"Eyvallah demek" deyiminin anlamı :
1. Razı olmak, kabul etmek. 2. Ayrılırken "Allah`a ısmarladık" anlamında kullanılır.
"Eyvallah etmemek" deyiminin anlamı :
Minnet altına girip boyun eğmemek."Aç kaldı, susuz kaldı ama kimseye eyvallah etmedi."
"Ezbere iş görmek" deyiminin anlamı :
İncelemeden, özenmeden, gerekli olan bilgiyi almadan, gelişi güzel iş yapmak."Ben sana ezbere iş görme demedim mi?"
YAZILAN YORUMLAR
Bu içerik hakkında henüz yorum yazılmamış.İlk yorumu siz yazabilirsiniz.